14 Ağustos 2012 Salı

Antalya'mın En'leri

Antalya... Bilmeyenler için sadece deniz, güneş, kum ve Rus'lardan oluşan, bilenler için ise 4 mevsim mutlu mesut yaşanabilen, dünyanın en güzel yerlerinden birisi... En azından benim için öyle! Bu zamana kadar Türkiye'de ve yurt dışında bir çok şehir gezdim. Kimi zaman tarihi dokularına hayran kaldım, kimi zaman şehir planlamalarına, bazen insanlarına, bazen coğrafyasına, sık sık yemeklerine ve daha bir sürü şeye. Ama düşününce farkına vardım ki, bunların hepsini kendi şehrimde bulabiliyorum zaten. 

Canım güneşlenmek mi istedi? İngilizler gibi senenin güneşli geçecek olan o 1 ayını beklemek zorunda değilim. Canım denize girmek mi istedi? İstanbullular gibi kilometrelerce yol gitmek zorunda değilim. Canım kayak yapmak mı istedi? Kayak merkezimiz Saklıkent sadece 50 km uzağımda. Ve her şeyden önemlisi de bütün bu aktiviteleri aynı hafta içinde yapabilirim. Kasım ayında güneşlenebilir, denize girebilir, kayak yapabilir ve eşsiz sahillerimizde caretta'larla yüzebilirim. Antalya'da dünyanın tüm mutfaklarının başarıyla temsil edildiği restoranlarda yemek yiyebilir, 7 yıldızlı Mardan Palace'ta bir hafta sonu kendimi şımartabilir, Avrupa'nın 2. ve Dünya'nın 5. büyük akvaryumu olan Antalya Aquarium'da 20.000'den fazla deniz canlısının içinde felekten bir gün çalabilir, balıklara dokunabilir, vatoz ve köpekbalıklarıyla yüzebilirim. Yaz aylarında sıcaktan bunaldığım zamanlarda arabayla 1 saat yolculuk sonucu benzersiz yaylalarımıza çıkıp, Ağustos ayında şömine karşısında uyuyabilirim. Tarihin derinliklerinde kaybolmak istersem Kemer yolu üzerindeki DinoPark'ta eğlenceli zaman geçirebilirim. 


Sabah 9'da başlayan mesaim öncesi kahvemi alıp, telaşsızca işe gidebilirim. Antalyaspor'umuz sayesinde tüm futbol takımlarımızı kendi şehrimde izleyebilirim. Hem mitolojik hem de maceralı bir hafta geçirmek istersem Olympos'a gider, benzersiz koylarda kendimi kaybeder, Yanartaş'ı görüp gelirim. Noel zamanı Demre'de Noel Baba'nın kilisesini ziyaret eder, yeni yıl coşkusunu orda yaşayabilirim.


Adrenalin gereken zamanlarda Beşkonak'ta rafting yaparken, Köprülü Kanyon'un güzelliğine bir kere daha hayran kalabilirim.


Durun bir dakika! Canım biraz da Yunan esintisi istedi. Bir önceki yazımda bahsettiğim Kaş'a gidip, 20 dakikalık bir deniz yolculuğu sonucunda Türkiye kıyılarına en yakın mesafede olan Meis adasına varıp, en güzel Yunan yemeklerini yer, sirtaki yapıp dönebilirim.


Her yıl Aspendos Antik Tiyatrosu'nda dünyanın en önemli senfoni orkestraları eşliğinde kendime 2 ay süren bir opera ve bale ziyafeti çekebilirim. Antalya Açıkhava Tiyatrosu'nda ise Kenan'la, Sezen'le müzik ziyafeti çekebilirim. 


Aslında tek tek yazmaya kalksam daha çooook şey yapabilirim. Ama daha fazla ballandırıp da herkesi buraya toplamanın da alemi yok değil mi? 


Ben saat ve yol durumu hesaplamaları yapmadan hayatımı özgürce yaşayıp, ömrümü trafikte çürütmeme lüksüne sahibim. İstediğim an, istediğim yerde olup, hayatımı kendim için ve özel zevklerim için yaşama, ayrıca kendime zaman ayırabilme lüksüne de sahibim. 


Çünkü ben Antalya'lıyım !


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder