19 Mart 2012 Pazartesi

Ben böyle soğuk görmedim !

Bir kısmınızın bildiği gibi, geçtiğimiz hafta Nefroloji kongresine katılmak için Moskova'ya gittim. Ankara aktarmalı olan uçuşumuz Antalya-Ankara 50 dakika; Ankara-Moskova ise 2 saat 35 dakika olarak gerçekleşti.

Moskova Domodedovo ( Домодедово ) Havaalanı'na indiğimiz zaman ilk dikkatimi çeken şey, taksi şöförlerinin ( ki çoğu korsan) terminal içine kadar girip müşteri çekmeye çalışıyor olduklarıydı. Bizim KApalıçarşı'daki esnaf nasıl sizi içeri çekmeye çalışıyorsa, bu taksi şöförleri de Rusça-İngilizce karışık olarak ayaküstü pazarlık bile yapıyorlardı.

İndiğimiz saatte İstanbul trafiğini aratmayacak bir trafik olacağını önceden öğrenmiştim bu yüzden belli bir yere kadar express trenle gidip, yolun geri kalanını taksiyle devam etmek çok daha mantıklı olacaktı. Tren istasyonu havaalanının hemen dibinde. Bu yüzden valizleri yüklenip, istasyona doğru yürümeye başladık. Havaalanı çıkış kapısından dışrı adımımı attığım an önümüzdeki 1 haftanın çok zor geçeceğini anlamıştım. Çünkü hayatında -4 dereceden daha düşük bir sıcaklık görmemiş olan ben, bir anda kendini -11'le karşı karşıya bulunca bünyede bir yusuf yusuf durumu vuku buldu haliyle.

Neyse, biletimizi aldık ve toplam 86 kilo olan 4 bavulumuz ve sırt çantalarımızla istasyona vardık. Işıklar, çok hafif yağan kar ve eski bir tren bizi bekliyordu. Her ne kadar titriyor da olsam, karşılaştığımız görüntü çok güzeldi.






Trene bindik ve 45 dakika sonra şehir merkezindeydik. Ordan da bir taksi bulup doğruca otelimize gittik. Otelimiz olan Kosmos Otel, Moskova'nın en eski otellerinden. Değişik bir mimariye sahip olan otelimizin içi bir alışveriş merkezini aratmayacak şekilde düzenlenmiş. Eczaneden, hediyelik eşya dükkanlarına, minik marketlerden, çeşitli restorantlara kadar onlarca mağazayı bir ara bulabildiğimiz için çok şanslıydık çünkü şahsen hava karardıktan sonra -15'leri gören bir havada otel dışında olmak pek de mantıklı değil.

Kapalı alanlara girdiğiniz zaman ilk etapta dikkatinizi çeken iki şey içerisinin bunaltıcı derecede sıcak olduğu ve kötü koktuğu. Kötü kokmaktan kastım, henüz sigara yasağı yürürlüğe girmediği için her yerde sigara içilebiliyor. Bu yüzden de senelerin vermiş olduğu sinmiş bir koku var. Bu yüzden önce yadırgadım ama sonra her yenilik (ya da eskilik bilmiyorum) gibi buna da alıştım. Eskiden boğulmadan nasıl oturuyormuşuz bilmiyorum. Kendim de 8-9 sene sigara içip, 3 ay önce bırakmış biri olarak soğuk hava koşullarından sonra en çok zorlandığım konu bu oldu.

Şehirde taksi bulmak, yolun ortasında deve bulmaktan daha zor. Çoğu Avrupa ülkesinde de olduğu gibi, Rusya'da da işler farklı değil. Mutlaka sabahtan bir taksi durağını arayıp taksi rezervasyonu yaptırmanız gerekiyor. Onun dışında sokaktan bulup çevirebileceğiniz taksiler de korsan taksi. Ama hiç kimsenin bu durumdan bir şikayeti yok gibi. Taksi demişken, korsan taksiciler zaten kafalarına göre fiyat veriyorlar ama legal taksicilerin tarifesi ilk 20 dakika standart 350 Ruble, ondan sonra her dakika 10 Ruble artıyor. Yani vereceğiniz para gittiğiniz uzaklığktan çok, oraya kaç dakikada varacağınızla ilgili. Bu arada 1 Türk Lirası = 17 Ruble gibi bir rakama denk geliyor. Yani 350 Ruble = 20 TL civarı.

Taksilerden yana derdimiz büyük olduğu için hemen hemen her yere metro ile gittik. Bu zamana kadar gördüğüm metro istasyonları içinde çiş kokmayan, temiz ve bu kadar estetik olan tek metro Moskova metrosuydu. Avrupa ülkelerindeki istasyonlar sınıfta kaldı :)




Biz gittiğimizde hava -5 ila -16 derece arasında gidip gelmesine rağmen, Moskova'lılar ilkbaharın gelişini kutluyorlardı. Bu kutlama herkesin evinde 2 hafta boyunca krep yapıp dağıtmasıyla gerçekleşiyormuş. Sadece evlerde değil gittiğimiz ya da gördüğümüz tüm cafe'lerde de krepler ön planda. Bunun sebebi de krebin şeklinden ve renginden dolayı güneşe benzetiyor olmaları. Tıpkı bizim aşure ayı gibi onlarda da krep haftaları varmış. Biz de buna denk geldik. Bu durumdan hiç şikayetçi olmadığımı da söylememe gerek yok sanırım :)

Moskova'da yaşayabileceğiniz en eğlenceli şeylerden biri de oraya çapkınlık amacıyla gitmiş Türk erkeklerinin, etrafta başka bir Türk olma ihtimalinin olmadığını düşünerek, bangır bangır Türkçe konuşmaları. Özellikle otelde, "abi şimdi nerden başlasak?" "off kıza bak iyi ki geldik lan!" "ya bu havada dışarı da çıkılmaz otelden birini bulup kafalasak ne iyi olur yoksa donarız" gibi cümleleri sıkça duyduk. Bu konuya girmişken Rus kadınlarından bahsetmemek olmaz. Benim şahsen tanıdığım, arkadaşlarımın ailelerinde olan ve daha bir çok Rus kadınını tabi ki de bu tespitlerin dışında bırakıyorum. Yanlış anlaşılma olmasın ama genel bir gözlem sonucu Moskova'daki Rus kadınları ile ilgili şöyle tespitlerde bulundum:

-Kadınlar yaşlarına, kilolarına bakmadan her işte çalışıyorlar. (Kadın-erkek eşitliği güzel bir şey ama dondurucu sokukta sokakta buz tutmuş karları küreyen 60 yaşındaki teyzeleri görünce için acmadı değil.)

-Genelde erkekler çalışmıyor. Her 10 çalışandan 6'sı kadın. (Almış olduğum bilgilere dayanarak söylüyorum ki erkekler tüm gün votka eşliğinde evden çıkmayıp eşlerini, kızlarını ve hatta annelerini çalıştırıyorlar ve işin ilginç tarafı bu düzene alışılmış. Kadınlar hayatlarından memnun.)

-Kendi ülkemizde gördüğümüz Allah'ın özenerek yarattığı Rus'lardan görmeyi, en azından gündüz için pek beklemeyin. Çünkü normal kadınlar ya 40 kilo ya da 140 kilo. Bizim kafamızda yer eden "taş gibi" Rus'lar malesef çoğunlukta erkeklere hizmet sektöründe oldukları için akşam saat 8 ve sonrasında ortaya çıkmaya başlıyorlar. (Hava çok soğuk olduğu için burdaki gibi yol kenarlarında bekleme şansları yok. Bu yüzden restorantlarda ve özellikle otel lobilerinde bekliyorlar. Otel yönetimlerinin de bu konuda sıkıntıları olmasa gerek ki, resepsiyonun önünde gayet rahat bir şeklide 3'erli 4'erli gruplar halinde, bir elinde sigaraları bir elinde içkileri müşteri bekleyen kızların sayısı bir hayli fazlaydı.)

-Kadınlar, erkeklerden daha sıcakkanlı ve yardımseverler. ( Elimizde bavullarda merdivenleri aşmaya çalışırken yanımızdan onlarca Rus erkeği geçmesine rağmen yardım teklifinde bulunanlar hep kadınlar oldu. Bu da oradaki erkeklerin ne kadar tembelliğe alıştırıldıklarının başka bir göstergesi.)

Rus kadınları ile ilgili gözlemlediğim temel şeyler bunlar. Şimdi tekrar Moskova'ya geri dönelim. Burdan oraya gitmeden önce yapmış olduğum küçük bir araştırma sonucunda Garbuşka isimli bir bölge olduğunu ve elektronik ürün cenneti olarak tanındığını öğrendim. İlk boş vaktimizde direk olarak oraya gittik ve yazılanların tamemen doğru olduğunu anladık. Yüzlerce elektronik mağazası ve standı, normal fiyatlarının %50-%60 aşağısına satış yapıyordu. Bunun sebebi de ürünlerin Amerika'dan kaçak gelmiş olmasıydı. Tüm mağazalar kaçak ürün satmıyor fakat genel olarak öyle. Garbuşka'da iPhone, iPad, fotoğraf makinaları, dizüstü bilgisayarlar, yazılımlar, kulaklıklar, ses sistemleri ve aklınıza gelebilecek her türlü elektronik eşya ve aksesuarını rahatlıkla bulabilirsiniz. Yaklaşık 3 saat orda kaldık ve insanın bir andan sonra kendini durdurması çok zor oluyor haliyle :) Ha bir de iPad ile fotoğraf çekme amacını anladığım gün hayatımda çok şey değişmiş olacak.


Garbuşka gibi böylesine bir cennet varken, insanların über teknolojik olmaları da gayet normal. 15-25 yaş arası gördüğüm her 10 insandan 9'unun elinde minik tablet bilgisayarlar vardı ve o sıkış tepiş metroda bile oyun oynamaktan ya da her ne yapıyorlarsa onu yapmaktan vazgeçmiyorlar. Oraya kongreye gittiğimiz için serbestçe gezecek az vaktimiz kaldı ve Garbuşka sonrası Moskova'nın olmazsa olmazı Kızıl Meydan'a gitmeye karar verdik. Bu meydan aslında bir çok Avrupa ülkesindeki meydanlardan görünüş olarak farksız. Kocaman bir alan ve etrafında hediyelik eşya satan seyyar tezgahlar... Siyasi olarak önemi ise Rus halkı için bir hayli büyük. Lenin'in anıtmezarı bu meydanda bulunmaktadır. Ve girdiğiniz zaman Lenin'in gerçek bedeninin mumyalanmış halini yakından görebilirsiniz. Kızıl Meydan'da, Antalya'da da birebir örneği olan Saint Basil Katedrali'ni görmeden dönmek olmaz. Ayrıca bu katedral ve Kızıl Meydan 1990 yılında 13. yüzyıl'dan beri Rusya tarihiyle olan güçlü bağları nedeniyle UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne girmiştir.





Bu da Antalya'daki Kremlin Palace :) 



Son olarak bahsetmek istediğim bir şey var ki o da en fena şey. Kürk ! Moskova'da kadın-erkek, çocuk-bebek demeden herkesin üzeri kürklerle kaplanmış durumda. Çok soğuk bir yer olduğu için çoğu kişiye normal gelebilir ama benim katlanamadığım şeylerden biri. Sağa döndüm bir tilki bana bakıyor, sola döndüm başka bir zavallı hayvan bir kadının kafasında! Anlayamadığım nokta ise; yerlere kadar uzanan kürkler giyen kadınların çoğunun içinde mini etek ve ince çorap var. E be ablacım, madem o kadar üşüdün giysene bir pantolon çizme falan. Yoook illa koca bir hayvanı omuzlarında taşıyacaklar.

Uzun lafın kısası bir yurtdışı macerası daha böyle sona erdi. Rusya'ya bir daha gider miyim bilinmez. Ama bildiğim tek şey o kürklerin uzun süre gözümün önünden gitmeyeceği. Sizleri, çektiğim fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum... (Fotoğraflara tıklayarak orjinal boyuttaki hallerini görebilirsiniz.)


Volga Nehri tamaen donmuş


Yukardan bakınca şehrin üzerine süt dökülmüş gibi :)

Odamın gece manzarası

Odamın gündüz manzarası


Cosmos Otel

Bitmek bilmeyen yürüyen merdivenler


Latin harflerine hasret kaldım




Tam tamına bir Rus restorantı


Pişen yemek dekor değil, çorba gerçekten orda pişiyor.





Moskova'nın en büyük alışveriş merkezi GUM. (Kızıl Meydan'da)

Alışveriş merkezinin içinden bir kare.

Alışmeriş merkezinin içinden bir kare.

Alışmeriş merkezinin içinden bir kare. 



Arbastkaya


Mobil restorant. İçinde canlı müzik bile vardı :)



























2 yorum:

  1. Süpper süpper yazmışsın eline sağlık.. Polonya'da geçirdiğim günlerim canlandı direkt..Gerçi oradaki fark, kızların (hepsi güzel olduğu için betimleme yapmıyorum) her gün her saat ortalıkta olmaları ve Tanrı'ya esmer Türk kızları olarak isyanımızdı..

    YanıtlaSil
  2. Olgu'cum çok teşekkür ederim. İstatistik sayfasından hangi yazımın ne kadar okunduğunu görebiliyorum. Ve bir hayli okuyan olmasına rağmen genelde yorum bırakan olmuyor. İlk yorum senden geldi. Tekrardan teşekkür ederim :))

    YanıtlaSil